top of page

MİTOLOJİLERDE AŞK VE GÜZELLİK TANRIÇALARI ve ASTROLOJİYE YANSIMALARI

Aşk ve güzellik tanrıçası Yunan mitolojisinde Aphrodite, Roma mitolojisinde Venüs, Sümer mitolojisinde İnanna, Babil mitolojisinde İştar, Mısır mitolojisinde Hathor olarak geçer.



Yunan Mitolojisinde;

İki ayrı şeyi uzlaştırma çabasında olan Venüs’ün 2 ayrı doğuş söylencesi olması oldukça manidardır. Bunlardan ilki, Hesiodos’un eseri Theogonia’da şöyle anlatılır: “Toprak ana Gaia çocuklarını, onları toprağın altına sokan Uranos’un elinden kurtarmak için oğlu Kronos ile iş birliği yapar. Kronos, elindeki tırpanla babasının hayalarını keser ve denize atar. Denizdeki köpüklerden Aphrodite doğar.”




Venüs'ün Doğuşu, Sandro Botticelli, 1482–1486


İkinci söylence ise, Homeros ise aşk tanrıçasının, Zeus ile birleşen Okeanos’un kızı Dione’den doğma olduğunu söyler.


Annesi Aphrodite’nin Diamedes’le çarpışıp yaralanması üzerine tanrıçanın yaralarını iyileştirmiştir. Bunun üzerine tanrıların tanrısı Zeus, Aphrodite’e şöyle der: “Cenk işleri sana vergi değil yavrum, sen evliliğin gönül açan işlerine ver kendini”. Venüs’ün açık ve orta yerde savaşmaktan kaçınan doğasıyla anılmamasının hikayesi işte böyle başlar.



Venüs’ün Doğuşu, Alexandre Cabanel, 1875


Venüs, kişinin aşkı algılayış tarzını anlatır. Aristofanes, aşkın bütünlük arayışı olduğunu söyler. Ona göre insan, diğer yarısını bularak bütünlüğe erme gayretindedir.


Aphrodite, Hermes ile beraber olunca çift cinsiyetli Hermaphrodite dünyaya gelir. Böylece bu iki ilahi, iki yarının birleşmesini sağlayarak Venüs’ün erkek ve kadın kutupsallığını aynı potada eriterek uzlaştırma işlevine örnek olmuştur. Venüs’ün iki şeyi bünyesinde barındırması, çelişkisinin de kaynağıdır.

Ölümlü ya da ölümsüz herkesi istediği anda aşık etmeyi bilen Aphrodite, güzelliği ile herkesi büyülemiştir. Bir gün Hera, Aphrodite’in cinsel istek uyandıran kemerini alıp Zeus’u baştan çıkarmıştır. Poseidon Zeus’un bu durumundan istifade ederek, savaşta Akhalara yardım etmiştir. Aphrodite her şeyin akışını değiştirebilecek bir güce sahip olduğundan, Zeus onu tanrılar arasındaki barışı bozacağını düşünmüş ve Aphrodite’i çirkin ve topal ateş tanrsısı Hephaistos ile evlendirmiştir. Aşk tanrıçası, gök tanrısı Uranos’un özgür ruhunun tohumlarından doğduğundan olacak ki, aşklarını seçerken özgür davranmıştır. Hephaistos, sürekli çalışarak aşk tanrıçasına arzuladığı özgürlüğü yakalama fırsatı sunmuştur. Kocasını defalarca aldatan Aphrodite’nin en tutkulu aşk hikayesi, Ares (Mars) ile yaşadığıdır. Söylence şöyledir: “Aşıklar gün ışığının olmadığı zamanlar buluşur ve sevişirler. Ama bir gün, güneş ışığını saldığında uyuyakalırlar. Güneş tanrısı Helios, aşıkları görür ve Hephaistos’a haber verir. Bunun üzerine demirci Hephaistos bir tuzak hazırlar. Yatağı demir ağla örerek aşıkları suçüstü yakalar ve tanrılara alay konusu yapar. Bu aşktan Aphrodite’nin 3 çocuğu olur; Harmonia (Uyum), Deimos (Dehşet) ve Phobos (Korku).”



Mars Ve Venüs, Alexandre Charles Guillemot, 1827


Venüs ve Mars ısı dereceleri itibariyle düşman gezegenlerdir. Onları birleştiren, mitolojik söylencede olduğu gibi tutku dolu ve tensel bir aşktır. Özellikle Venüs-Mars gerilimli açılarında sevgi için rekabet ortamı yaratılır. Kişi kendini aşk üçgenlerine çekerek karmaşıklıktan beslenir. Roma tanrıları Venüs ve Mars’ın birlikteliklerinden doğan Uyum, Dehşet ve Korku, astrolojide de aynı şekilde işler. Venüs ve Mars birleşince güzel ve estetik olanın yaratımı için harekete geçilir, yani uyum sağlanır veya uyumun bozulması için ortam yaratılır. Mars’ın huzursuz ve kavgacı doğası uyuma izin vermediğinden sonuç olarak geriye dehşet, korku gibi duygular kalır.

Astrolojide Venüs, haritamızda kendi değerimiz ile ilgili unsurları ve bu değerin ilişkilerimizde ne şekilde ortaya çıktığını gösterir. Buna örnek, Venüs Terazi konumunu verebiliriz. Bu kişi, tıpkı oğlu Eros’un tuttuğu aynaya bakarak güzelliğinin sürekli tasdik etmek isteyen Aphrodite gibi olacaktır. Güzel olduğundan ve sevildiğinden emin olmak ister. En etkileyici olmak isteyen aşk tanrıçası Venüs gibi, elindeki kozları sonuna kadar kullanır. Aynı zamanda kıskanç da davranır. Söylencede; Aphrodite, güzeller güzeli Psykhe (Psyche)’yi kıskanmış, başına getirmedik şey bırakmamıştır. Oğlu Eros, Psykhe’ye aşık olunca ona daha zorlu görevler vererek yıldırmıştır. Eros (Cupid) ve Psyche (Psykhe) mitolojisinin devamı ve bu aşk hikayesinin sonunu öğrenmek için tıklayın:



Astrolojide Venüs Terazi kişisi, değerini diğer kişiden gelecek geri bildirime yükleyeceğinden, sağlıklı bir değer duygusu geliştirmekte zorluk çeker. Ayrıca, beğenilme gereksinimi ve beğenilmeme kaygısı insanı kendine yabancılaştırdığından ilişkilerde sevgiye ulaşmak zorlaşır.


Venüs-Mars açılarında, korku (Mars) değer duygularını (Venüs) örter.

Aphrodite, güzelliğinden dolayı Adonis’i daha bebekken beğenir ve büyümesi için yeraltı kraliçesi Persephone’a verir. Fakat Persephone çocuğu beğenir ve geri vermek mevzu bahis olunca buna yanaşmaz. Tanrıçaların aralarında çıkan kavgayı yatıştırmak için Zeus araya girer. Adonis, yılın 4 ayını yeraltında Persephone’un yanında, 4 ayını Aphrodite’in yanında, kalan 4 ayı da istediği şekilde geçirecektir. Adonis, 8 ay Aphrodite’in yanında kalmayı seçince bunu kıskanan tanrıçalar, Adonis’in üzerine yabandomuzu salarak onu öldürürler. Domuzu mitolojide günahkar, dinlerde haram yapan bilinçaltında yatan 'Tanrı katili' sıfatıdır. Aphrodite, Adonis öldürüldükten sonra Zeus’a yalvarır ve ölen Adonis’in yılın üçte birini yanında geçirmesi için izin alır. Venüs’ün karanlık diyarla ilişkisi, Venüs retrosunda ortaya çıkar.


Sümer Mitolojisinde;

Aşk, bolluk, bereket, doğurganlık, savaş ve bilgelik tanrıçası İnanna’dır. Aynı zamanda İnanna, Uruk kendinin koruyucu tanrıçasıdır.




(Mühür üzerindeki omuzlarından akan su ve balık akıntısı olan figür, yeraltı sularının ve bilgeliğin tanrısı Ea (Sümer Enki). Arkasında iki yüzlü veziri Usimu (başbakan) duruyor. Sahnenin merkezinde güneş tanrısı Shamash (Sümer Utu), omuzlarından ışınlar yükseliyor. Şafak vakti yükselmek için dağlara doğru yol alıyor. Solunda kanatlı bir tanrıça olan Ishtar (Sümer Inanna) var. Başını bir taç süslüyor, omuzlarının arkasında silahlar öne çıkıyor, sırtındaysa kanatları var)



İnanna’ya verilen kutsal yasalar, Venüs’ün temalarıdır. Kutsal yasaları kazanmasıyla ilgili söylence şöyledir: İnanna, kentinin refah ve mutluluğunu arttırmak için uygarlığın tüm yasalarını elinde bulunduran bilgeliğin efendisi Enki’ye giderek, kutsal yasaları elde etmek ister. Ziyafetlerinde Enki içkiyi kaçırınca İnanna’ya yasaları armağan eder. Bu kutsal yasalar arasında şunlar vardır: Yüce ve sonsuz taç, yeraltı dünyasına iniş ve oradan çıkış, cinsel ilişki ve fahişelik, sanat, müzik, düşmanlık, anlayış, korku, tutuşan alev, yargı ve karar.


İnanna, sarhoş Enki’nin kendine sunduğu armağanları alır ve oradan uzaklaşır. Enki, kendine geldiğinde artık çok geçtir. İnanna, kenti Uruk’a geldiğinde kutsal yasaları kayığından birer birer boşaltmaya başlamıştır bile.


Venüs’ün karanlık diyarlarla ilişkisi, İnanna’nın mitinde yinelenir. Sümer miti, Yunan mitolojisindeki Aphrodite ve Adonis’İn söylencesi ile benzerlik taşır. Aşk ve savaş tanrıçası İnanna, yeraltı dünyasına, ölüler diyarına inmeyi aklına koyar. Bütün kutsal yasalarını bir araya toplar ve mücevherlerle süslenir. Ölüler diyarı kraliçesi, kardeşi Ereşkigal’dir. İnanna, yeraltına inerken, ablasının kendisini öldüreceğinden korktuğundan, ulağı Ninşubur’a eğer geri dönmezse onun için ağıt yakmasını söyler. Aşk tanrıçası, ölüler diyarının yedi kapısından geçer. Tek tanrılı dinlerdeki cehennemin 7 kapısı, Sümer’in yer altı dünyasının 7 kapısı olmasından gelir. Geçtiği her kapıda giysi ve takılarından birini bırakmak zorunda kalır. Sonuncu kapıda çırılçıplak kalır. Kardeşi Ereşkigal’in ölüm bakışları altında ölür ve kazığa asılır. Ulağı Ninşubur, 3 gün sonra tanrıları dolaşarak yardım ister. Sadece bilgelik tanrısı Enki, hayat yiyeceği ve içeceği vererek ona yardım eder. Fakat İnanna’nın ölüler diyarından çıkıp yaşama geri dönebilmesi için yerine birini bulması gerekmektedir. Yeryüzüne bu şartla çıkan İnanna, kocası çoban tanrı Dumuzi’nin, yokluğunu hiç umursamadığını görünce, yerine kocasını yeraltı dünyasına gönderir.


İnanna’nın yeraltına inişi, Venüs yıldızının hareketleriyle bağdaştırılır. Venüs, Güneş’e yakın konumundan dolayı, Güneş doğmadan önce (sabah yıldızı) ve battıktan sonra (akşamyıldızı) görülebilir. Dane Rudhyar, Venüs’ü sabah yıldızı olarak doğan kişilerin ilişkilerinde, daha çok içlerinden geldiği gibi davrandıklarını ve çabuk aşık oldukları teorisini öne sürmüştür.

Venüs’ü akşam yıldızı olarak doğanlar, ilişkilerinde her zaman başarılı olamayabilir, ama daha fazla tedbirli, daha fazla düşüncelidirler ve ilişkiye karşı tutumları Venüs’ten ziyade Juno’ya yakındır. Ayrıca bu kişiler sevginin derin dönüştürücü etkisinin farkındadırlar.


Astrolojide, bir gezegenin Güneş’ten önce doğması ve batması, onun doğusal ve batısal olarak adlandırılmasına neden olur. Venüs, Güneş’ten önce doğduğunda (Lucifer) (morningstar) doğusal, yani erildir; bu konumu Venüs’ün yapısına da eril olarak renklendirecektir. Kişi ilişkilerinde düşünmeden hareket etme eğiliminde olacaktır. Venüs, Güneş’ten sonra doğarsa, batısal yani dişildir; bu da Venüs’ün tabiatını daha duyarlı ve hassas bir hale getirir.


Venüs’ün hem sabah hem akşam yıldızı olarak ortaya çıkması, İnanna’nın ikircilik yapısıyla benzerlik gösterir. Aşk ve savaşçı doğası, Venüs’ün feminen ve aynı zamanda eril özelliklerini vurgular. Venüs vurgulu insanların kararsız yapısının nedenlerinden biri bu çifte doğalarıdır. Ayrıca karar vermeleri, arzuladıkları iki şeye de sahip olamayacakları anlamına gelir ki bu, Venüs’ün arzuladığı bir şey değildir.

Venüs’ün her iki mitolojik kahramanı İnanna ve Aphrodite, öç duygularıyla meşhurdur. İnanna’nın öç duygusu Gılgamış Destanı’nda da geçer: Aşk ve savaş tanrıçası, Gılgamış’a gönül verir fakat ünlü kahraman Gılgamış, İnanna’nın herkese gönül verdiğini söyleyerek tanrıçanın aşk teklifini reddeder. Bunun üzerine İnanna, Gök Boğası’nı Gılgamış’ın üzerine salarak öcünü alır. Astrolojik bağlamda Venüs’ün bu davranışı, bildiğimiz özelliklerine ters düşer görünür ama gerçek başkadır. Venüs’ün yönettiği Terazi burcunun Akrep takımyıldızının kıskaçları olduğu düşünülecek olursa, bu durum Venüs’ün gizli bir tabiatı olduğunu ortaya çıkarır.


Venüs’ün bilmediğimiz bu yönü, İnanna’nın kardeşi Ereşkigal ile olan ilişkisinde de mevcuttur. İki kız kardeş, bir tanrıçayı iki yönden (ışık ve karanlık) temsil eder. Metinde, İnanna yeraltına girerek Ereşkigal’in karanlık yönleriyle karşılaşmış ancak bu karşılaşmadan sonra yeryüzüne dönebilmişti. İnanna’nın karşılaştığı kendi gölgesidir. Carl Gustav Jung, kabul edilmeyen ve istenmeyen kişisel özelliklere gölge adını verir. Onun ifadesiyle, gölgesi tarafından ele geçirilen bir insan daima kendi ışığını keser ve kendi tuzağına düşer. Bütünlük, bir yüzün gölgesiyle birlikte var olmasında yatar. Venüs’ün gölge yönü, yeraltı tanrıçası Ereşkigal’in işaret ettiği konuları içerir. Venüs, zevk düşkünü, acımasız, gaddar ve tabuları çiğneyen bir sapkın olabilir. Ancak bu özellikleriyle yüzleştiğinde, bir bütün olarak var olmayı başarabilir. Ve işte Venüs’ün bu gölge yönü Venüs retrosunda ortaya çıkar.

Babil Mitolojisinde;

Venüs, İştar olarak geçen aşk tanrısının söylencesi İnanna ile aynıdır.



Ereşkigal ya da İştar olduğuna inanılan ve Eski Babil Dönemi'ne ait "Gece Kraliçesi Rölyefi"



Babil, İştar tapınağında, kadınların yaşamda bir kez serbest aşka teslim olmasının bir gelenek olduğunu öğreniyoruz. Her kadın, zengin ya da fakir, büyük bir olasılıkla özel anlamı olan bir bayram günlerinde tapınağa çıkıp, orada başı örtülü oturup, bir erkek tarafından seçilmeyi beklemek zorundaydı. Erkek, kadının kucağına gümüş para atıyordu ve genç kadını “Tanrı adına” bedensel aşka çağırıyordu. Burada astrolojik olarak Venüs’ün aşk ve para arasında kurulan ilişkiyi görmekteyiz.

Mısır Mitolojisinde;


Venüs, aşkın, müziğin, dansın ve zevkin tanrıçası Hathor ile özdeşleşmiştir.



Komplike bir tanrıçadır; Güneş tanrısı Re’nin annesi, kızı ve eşi olarak tanımlandığı efsaneleri vardır. Genellikle Güneş kursundan kırmızı solar diski, boynuzları arasında taşıyan güzel bir kadın olarak resmedilir. Hathor, tanrılarla insanların arasının bozulduğu felaket mitinde, yenilmez güçleri olan ve insanları çölde takip ederek öldüren acımasız tanrıça Sekhmet’e dönüşerek kana susayan ve saldırgan bir dişi olur. Böylelikle aşk ve savaş, Venüs’ün kökeninde sevgisizlik olduğu varsayılır. Jung’un ifade ettiği gibi, sevgi ve nefret birbirine yapışık iki unsurdur.

Venüs, her mitolojide aynı rengin farklı tonlarına bürünmüş olsa da, alıp vermenin, ilişkinin gezegenidir. Estetik ve güzel olan tüm değerleri kendinde toplayan özellikleriyle kimsenin hayır diyemeyeceği zarif ve güzel bir genç sevgili, zevk ve ahenk uyandıran bir esin perisidir.

KAYNAK:

- Mitolojik Astroloji ve Psikoloji, G.Bulut, Zodyak Astroloji Yayınevi

- Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni, Kaynak Yayınları

- Samuel N Kramer, Sümer Mitolojisi, Kabalcı Yayınları

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page